Bir kamera almak istediğinizde, özellikle de yeni bir model hakkında bilginiz yoksa, birçok terim ve kısaltma karşınıza çıkabilir ve kafanız karışabilir. Bu durumda, bu terimlerin ne anlama geldiğini bilmek, doğru kamera seçiminde çok önemli bir rol oynayabilir. Örneğin, ISO, diyafram, deklanşör hızı, beyaz dengesi, odak noktası ve megapiksel, sık karşılaşabileceğiniz kısaltmalar arasındadır. ISO, fotoğraf makinesinin ışığı ne kadar iyi yakalayabileceğini belirleyen bir özelliktir. Diyafram, objektifin açıklığı ile ilgilidir ve fotoğrafın alan derinliğini etkiler. Deklanşör hızı, kameranın ne kadar hızlı fotoğraf çekebileceğini gösterir. Beyaz dengesi, fotoğraftaki renkleri doğru şekilde yakalamak için önemlidir. Odak noktası, fotoğrafın odaklanacağı alanı belirler.
DSLR
Bir Digital Single-Lens Reflex kamera, bir tek lensli refleks kamera ile bir dijital kameranın karışımıdır. Fakat bu siz ve fotoğraflarınız için ne anlama geliyor?
Siz çekimlerinizi, baskı için çarpık renkleri düzenlemek zorunda kalmadan, gördüğünüz gibi yakalayabileceksiniz. Ve görüntülerinizi bir filme kaydetmekten daha iyi bir şekilde dijital bir şekilde kaydedebileceksiniz. Bu, "ne görürsen onu çekersin" ilkesiyle, kameranızın optik elemanlarından gelen ışığın aynaya çarpıp, vizörden insan gözüne gelmesi ile çalışır.
DSLR kameralar, görüntüleri oldukça yüksek bir kalitede yakalayabilme kapasiteleri ile de övünürler. Bu, dijital kameraların büyük bir elektronik görüntüleme sensörleri kullanmasından kaynaklanmaktadır.
Ayrıca lens değiştirebilme imkanı size büyük bir çok yönlülük sağlar çünkü bir lens bir fotoğrafın renk, kontrast, netlik ve doygunluk gibi birçok yönünü etkileyebilir.
DSLR kameraların bir diğer faydası da deklanşöre basmanız ile kameranızın çekimi yakalaması arasındaki neredeyse sıfıra yakın gecikme süresidir. Bu, sadece belirli bir anda yakalayabileceğiniz harika çekimleri yapacağınız aksiyon çekimlerinde mükemmel sonuçlar verecektir.
HDR
High Dynamic Range, 1850'li yılların erken zamanlarında tasarlanmış bir fotoğraf tekniğidir. Bu, standart bir kameranın çekebildiği herhangi bir fotoğraftan karanlık ve aydınlık alanlar açısından daha geniş bir ışık aralığını yakalamaya olanak sağlar. Sonuç olarak bu, fotoğrafınızın yoğunluk seviyelerinde gelişmiş bir doğruluk demektir.
Tekniği, kameranın deklanşörüne bir kez basılsa dahi, tekrarlayan birkaç çekim yapılmasına (bracketing) dayanır. Bu şekilde yakalanan görüntülerin her biri farklı pozlama seviyesinde çekilmiş görüntüler olacaktır ve birleştirildiklerinde çok daha yüksek seviyede bir açık-kapalı aralığı verecektir.
HDR, kontrastı belirleten EV (Exposure Value) değeri farkları ile ölçülür. Bir DSLR kamera, 2048:1 kontrast oranıyla,1024:1 kontrast oranı veren dijital kameralardan iki kat yüksek seviyededir.
HDR görüntüler "sahne-adlı" şeklinde adlandırılır çünkü bu çekimler, insan gözünün gördüğüne dijital kameraların çektiği görüntülerden daha yakındır.
ISO
Uluslararası Standardizasyon Örgütü'nden (International Organisation ofor Standardisation) türetilmiştir ve orijinal olarak fotografik negatif malzemelerin hızına atfedilmiştir. Bu bir çekimdeki ışığın miktarının hassasiyetini gösterir.
Basitçe söylemek gerekirse, yüksek ISO filminizin (ya da sensörünüzün) ışığa daha fazla hassas olmasını belirtecek ve daha düşük ışık koşullarında daha iyi sonuçlar alacaksınız. Gün ışığında ise ISO 100 ideal bir değerdir. Düşük ışık koşullarında ise, kameranızın biraz yardıma ihtiyacı olacak ve bunu ISO'yu artırarak sağlayabileceksiniz.
Bu aynı zamanda hareketli bir nesnenin fotoğrafını çektiğinizde oluşan bulanıklığın azaltılması için de faydalı olabilir. Ancak ISO'nun aşırı artırılması fotoğrafınızda dijital gürültülere (kumlanma - noise) sebep olabilir.
Çoğu kamerada, çekimi yapacağınız ortama göre kendisini ayarlayabilen otomatik ISO ayarı vardır. Eğer, örneğin artistik efektler için, yüksek bir ISO değeri seçmeye ihtiyacınız varsa, bunu bir DSLR ile yapmanız daha iyi olacaktır. DSLR'ler büyük görüntü sensörleriyle size çok daha yüksek ISO aralıkları verecektir.
RAW
Raw bir kısaltma değildir ama yine de önemlidir. Bu, standart PEG formatlı çekimleriniz aksine bir ham görüntü yakalama metodudur. Profesyonel fotoğrafçılar tarafından kullanılır ve yüksek kaliteli görüntüler ortaya çıkarırlar. Ancak, fotoğrafı çekmek sadece ilk adımdır.
Deklanşöre bastığınız anda bir dosya raw olarak yakalanır ve öylece bırakılır. Çekimden sonra, JPEG formatıyla çekseydiniz yapılacağı gibi hiçbir otomatik işlem (doygunluk, parlaklık, beyaz dengesi gibi) ya da sıkıştırma yapılmaz.
Sonuç olarak karşınıza, bilgisayarınızda işleyebileceğiniz büyük bir dosya gelir. Bir JPEG ile karşılaştırıldığında daha büyük bir detay ve daha net bir görüntü ile karşılaşırsınız.
Raw dosyaları size 16 bit görüntü ile çalışma fırsatı verir ancakbu JPEG dosyalar için 8 bit ile sınırlıdır. Bu bir siyah-beyaz fotoğraf ile karşılaştırıldığında, 65,536 seviye ile 256 seviye arasındaki fark gibidir.
Bu sadece yüksek kalitede fotoğraflar üretmek için değil aynı zamanda bulutlu, gölgeli ya da ışığın karışık olarak geldiği ya da az pozlanma ihtimali yüksek çekimlerde de en iyi görüntüleri verecektir. Çekilen raw dosyaları tüm ayrıntıları içinde barındırıyor olacak ve sizin yapmanız gereken fotoğrafı gerektiği şekilde düzenlemek olacak.
Bu çekimi JPEG ile karşılaştırdığımızda, JPEG çekimlerde kameramız dengeleri yapabildiği en hızlı şekilde kendisi belirleyecektir. Bu, eğer imkansız değilse, beyaz dengesi gibi birçok özelliğin kurtarılması şansını zorlaştıracaktır.
CMOS VE CCD
Complementary Metal Oxide Semi-Conductors (CMOS) ve Change Couple Devices (CCD) şeklinde adlandırılan ışığı elektronlara çeviren iki tür görüntü sensörü vardır; bunlar ışık değerlerini okur ve dijital bir görüntü haline çevirirler. Özetle, lensiniz aracılığıyla gördüğünüz görüntüyü JPEG ya da raw formatına çevirir.
CCDler düşük gürültü ve yüksek kaliteli görüntüleriyle üstün kabul edilmiştir. CMOS sensörler ise daha fazla gürültü üretebilen ancak daha az enerji harcayan bir sensör türüdür.
Ancak, günümüzde analog-dijital dönüşümleri ve gürültü azaltabilme özellikleri sayesindde CMOS sensörler daha yaygın bir hale gelmiştir.
Bu, CCD'lerin,çekim yaparken pan yapmak ve hızlı hareketleri yakala konusunda hiçbir avantajı yok demek değildir. CCD'ler bir çekimde bütün bir hareketi yakalar ancak CMOS'lar kare kare çekim yaptığı için çarpık sonuçlar ortaya çıkarabilir.
Muhtemelen seçtiğiniz kamerada CMOS sensör görürsünüz. Neden mi? Bu; performansındaki, düşük enerji harcamasındaki ve boyutundaki iyileştirmelerin sonucudur.
EXIF
Exchangeable Image File Format (Değiştirilebilir Dosya Formatı) fotoğraf makinenizle yaptığınız çekimle ilgili bilgilerin kaydedildiği meta verilerini içerir. Her ne kadar eşdeğer olsalar bile JPEG ve TIFF için ortaktır ancak raw ile değildir.
Bu veriler fotoğrafın çekildiği tarihi ve zamanı (zaman dilimi not edilmez), kamera ayarları, modeli, diyafram, perde hızı, ISO ve odak uzaklığı gibi değerleri içerir.
Fotoğraflarınızı incelerken bu bilgiler kullanışlı gelecektir. Eğer bir çekiminizi inceliyorsanız ve o çekimden memnun kalmadıysanız, gelecekteki çekimlerinizde de aynı hatayı yapmamak için EXIF değerlerini kontrol etmeniz faydalı olacaktır.
Bazı diğer özellikler ise, bir önizleme görüntüsü ve GPS bilgisi içermesidir. Bu, fotoğrafınızı LCD üzerinde incelemenizi ve konumunuzu bildirmenizi sağlar. Bazı kamera ve akıllı telefonlarda bu özellik mevcuttur.
Birçok yeni fotoğraf düzenleme programı da EXIF bilgilerini tanıyor. Eğer fotoğrafı düzenleseniz ve farklı bir isim altında kaydetseniz bile EXIF bilgileri değişmeden kalıyor.
Bir fotoğraf makinesi satın alırken seçim yapabilmeniz oldukça zorlaşıyor. Kameraların sağında, solunda, üstünde ve altındaki kısaltmalarla karşı karşıya kaldığınızda işleriniz daha da zorlaşıyor.
Bu altı maddeyi bilmeniz doğru seçimi yapmanızda size olanak sağlayacaktır.